Kore, Bir 'K' tutturmuş Gidiyor Ama

Kore, bir ‘K’ tutturmuş gidiyor. Kore dünyada marka olduğu her alanın önüne bir ‘K’ harfi ekliyor. K-pop, K-dizi, K-kozmetik, K-İntihar, K-inovasyon, K-internet, BTS Billboard listelerinde birinci olunca K, Inovasyon sıralamasında K, haftalık en fazla çalışma saatlerinde K, en yaşlı nüfusta K, azalan doğum oranlarında K, Covid ile mücadelede de K. Dediğimiz gibi uluslararası listelerin ilk başında iyisiyle kötüsüyle yer alan bir Kore ve almaktan gurur duyan bir ülke.

Listenin başında olanları herkes biliyor da biz sondan birinci olduğu alanlardan başlayalım. Kore’de intihar başlı başına bir konu ama bizim bahsedeceğimiz konu kültür ve sınıflar arası çatışma. Kore, ekonomik ve teknolojik yönden bir güç merkezi oldukça ülkede  buna bağlı ve ters orantılı olarak çeşitli bölünmeler ve sınıflar arası çatışmayı beraberinde getirdi.

Korenin yakın bir geçmişinde yani 1960’larda Korelilerin çoğu şiddetli yoksulluk ve 1980’lerde diktatörlüklerle karşı karşıya kaldı. Özel şirketlerin palazlanması için devletin günümüz Kore’sinin oluşmasında milli olanı desteklemesi ve yerli malı tüketimini teşvik etkili oldu. Yerli araba, yerli telefon.. Samsung güçlenene kadar Ipad ve Iphone’un Kore’ye girişi yasaklandı. Milli kalkınmayı teşvik için bazen bireysel arzulardan vazgeçtiler. Ulusal başarı, beraberinde kişisel başarıyı da getirir diye perişan ve sefil olsalar da Kore milliyetçiliğini hep ön planda tuttular. Belki de gizliden gizliye Japonya’dan kopya çekiyorlar ve Japonlarla rekabet içerisindeler.

Hal böyle olunca, önce vatan, öncelik ulus olunca bireyler ve bireysel gelişimlerden söz edilemedi. Kore’de başarıda ve riskte kişiler birey olarak öne çıkmaz. Belki de bu Kore’de büyük bir sorunun başlangıcı sayılabilir. Son birkaç yılı saymazsak; Samsung LG, SK, Hyundai veya KIA ‘da patronlar bile çok ön planda değil. Son 10 yılı saymazsak Kore’deki dört büyük şirketin 2010 yılına kadar büyümesi şirket CEO’larının veya yöneticilerinin başarısıyla bugünkü dünya markası olmamışlardır. Hyundai, KIA, Samsung ve LG gibi büyük şirketler palazlanma dönemlerinde hep devlet desteğiyle bugüne gelmiştir. Hatta Samsung olsun LG olsun bir önceki devlet başkanı yolsuzluktan görevden uzaklaştırılıp hapse atılınca bunlar da kısmen suç ortağı olarak suçlu bulunmuştu. Samsung’un sahibinin usulsüzlükten ertelenmiş hapis cezası var.

Konumuz bunlar da değil. Geçen haftalarda haberini yaptığımız ve yorumlama ve analiz kısmını bir sonraki yazıya bıraktığımız KORE, DÜNYANIN KÜLTÜR SAVAŞI BAŞKENTİ haberimizle ilgili. Burada tekrar rakamları vermeyeceğim. Dileyen linki tıklayıp okuyabilir. Haberde dünyanın dört bir yanından 28 ülkeden 500-1.000 kişiyle görüşerek ülkelerin kültür savaşlarına yönelik tutumlarını araştıran Ipsos ve King’s College London’daki Politika Enstitüsü’nün yakın bir zamanda anketlerden elde edilen bulgulara yer veriliyor. Kore 12 çatışma kategorisinden yedisinde birinci ve birinci olmadığı kategorilerde de ikinci ve üçüncü olmuş.

Geleneksel değerlere sahip vatandaşlar ile ilerici değerlere sahip vatandaşlar arasındaki gerilim seviyesini tanımlamaları, kuşak çatışmasını tanımlamaları istendiğinde, Kore, sorunun ciddi olduğuna inanan yüzde 87 ile listelerin başında yer almış. Dünya ortalaması yüzde 66 olurken, komşu ülkeler Çin ve Japonya sırasıyla yüzde 38 ve yüzde 34 ile en altta yer almış. Klasik Uzakdoğu  hastalığı olarak bakmayalım çünkü Kore, komşuları Çin ve Japonya’yı ikiye katlamış.

Kadın erkek ayrımında Kore tekrar listenin başında yer almış. Üniversite eğitimli ve eğitimsiz insanlar arasındaki çatışmada Kore en üst sırada. Üniversite demişken geçen Kore’de üniversitelerin merkez kampüsünden aynı bölümden mezun olanlarla  şubesinde mezun olanları kendi üniversitesinde saymamaları ve bir tutmamaları da haber konusuydu. Mesela İstanbul Üniversitesi’nin Eminönü İlçesindeki fakülteden mezun olanla Avcılar kampüsünde mezun olanlar bir değil gibi. Siyasi partiler, zenginler ve fakirler, gençler ve yaşlılar ve farklı dinler arasındaki gerginlikte de, Kore zirvede.

Fakat ilginç bir şekilde, ankette Kore vatandaşlarının büyük bir gerilim bildirmediği tek kategori göçmenler ve ülkede doğanlar arasındaydı. Kore’deki gerçek göçmenlere aynı soruyu sorsaydı daha gerçekçi bir sonuç olurdu. Yabancı ve göçmenlere yaptıkları ayrımcılık tek başına yeterli. İnsan sağlığının söz konusu olduğu Covid döneminde yabancılar hep suçlandı, kenara itildi, dışlandı, virüsün yayılmasında tek sorumlu yabancılar denildi. test yaptırma ve aşı olma sırasında en sona bırakıldılar.

Anketin bize söylediği şu ki, ankete katılan 500 Koreli, toplumlarında dünyadaki diğer ülkelere göre çok daha büyük kültürel ve ideolojik bölünme olduğunu bildiriyor. Bu anketin, herhangi bir nesnel ölçü veya farklılıktan ziyade, bireylerin toplumdaki algılanan gerilimini gözlemlediğini belirtmesi açısından önemlidir.

Bununla birlikte, Kore son günlerde bir kez daha uluslararası listelerin başında yer alıyor. Pandemide çoğu ülkeler aşıya ağırlık vererek büyük bir direnci kırıp henüz dördüncü  dalgaya geçmemişken Kore dördüncü dalgayı şiddetli yaşayan ülkeler sıralamasında birinci. Hükümeti aşılamada ihmal davranmakla suçlanıyor. Kore, hanesine son bir “K” daha koyarak Seul’da evler ve kiraların yüksek olmasıyla K-Kira ‘da zirveye oturdu.

Buraya bir K-Yalnızlık da ekleyelim. Kore’de tek kişilik hane sayısı 2020’de yıllık  bazda yüzde 8,1 artarak 6,64 milyona ulaşmış. 2020 nüfus sayımına göre, 65 yaş üstü kişilerin yüzde 21,2’si veya 1,66 milyon kişi yalnız yaşıyor. Pahalılıktan dolayı 20’li ve 30’lu yaşlarındaki ekonomiye bağlı evlenemeyip bekar yaşayan sayısı 2.38 milyona ulaşmış. Bu gençlerin çoğu para biriktirmek ve evlenebilmek için bir göz odalarda yaşıyor.

Gelecek yıl devlet başkanlığı seçimi var. Aşırı artan ev fiyatları ve kiralar hükümeti zorlayacak gibi. Kore’de  geçen yıl Temmuz ayında 10 kiloluk ortalama bir karpuz 2o ile 25 bin won iken bu yıl 30 ile 40 bin arasında olması ekonomi ve pahalılıkta bir gösterge olabilir. Aynı büyüklükteki karpuz Toronto’da 8 ile 10 Kanada dolar.

Son olarak Kuzey Kore’nin ‘K’ sını da ekleyerek barış ve birleşme umudu bekleyen okuyucularımıza şunu söyleyelim. Bizdeki demokratik açılım gibi seçimden seçime gündeme getirilen Doğu ve Güneydoğu halkının oyunu almaya hamlelerin benzeri devam eder ve bir arpa boyu yol alınmaz. Suçu da Kuzey’e yıkarlar. Masaya oturmaya yanaşmıyor diye. Moon Jae-in de geldi  bir yıl sonra görevi bitiyor ve gidiyor. Bir sonraki başkan seçiline kadar Kuzey  Kore ile görüşmeler nadasa yatar.