Bir cümlede Kore’yi tarif et deseler; çalışkan, üretken, eğitimli, saygılı, teknoloji ve internetin bütün nimetlerini kullanmanın yanında işe bisikletle gitmekten de yüksünmeyen, gezmeyi seven, düzenli spor yaparak sağlığına dikkat eden ve dünya markalarının çıktığı ülke derdim.

Kelimelere bakarsanız; önce çalışmak çok çalışmak, sonra eğitimli bireyler yetiştirmek. Savaştan çıkalı 60 yıl olmuş ama bugün Kore’nin yetişkin nüfusunun yarısından fazlası üniversite mezunu. Yani 16.64 milyon insan üniversite mezunu. Üniversite mezunlarının oranı bakımından OECD’de dördüncü sırada.

Kore’deki üniversitelerde okuyan yabancı öğrencilerin sayısı, bir önceki yıla göre % 18.8 artarak 123.858’e yükselmiş. Kore’nin Dünyadaki en iyi 500 üniversite arasında 16 üniversitesi ve ilk 100 üniversitede 4 üniversitesi yer almaktadır.

PİSA matematik testinde de dördüncüler. Ekonomik büyüklük bakımında da dokuzuncu sıradalar. Yine bir başka OECD rakamına göre öğretmenlerin en fazla maaşı kazandığı ülkeleri sıralamasında Kore 4.sırada.

Yukarıdaki bu verileri üst üste toplayınca da ortaya dünyada marka değeri yüksek bir ülke karşımıza çıkıyor. Kore tanımında geçen kelimelerin her biri bir yazının konusu. Bazıları hakkında yazılar yazdım fakat bu yazıda daha çok mühendislik alanını izaha çalışayım.

Bilindiği üzere dünyada kalkınmanın anahtarı teknoloji ve bu teknolojinin üretime yönlendirilmesi. Hele bir de ham maddenin çoğunu yurt dışında alıyorsanız iyi bir işçilikle ve yüksek teknoloji kullanarak değersiz ham maddeyi altına çevirmeniz lazım. Yoksa hamallıktan öteye gidemez ve bir arpa boyu yol alamazsınız. Kore bu sorunu anlamış ve çözmüş. Yükten hafif ve pahadan ağır çipler, iletkenler ve teknolojik ürünler üretmiş.

Yüksek teknoloji ile üretilen ürünler ülkelerin dünya ekonomisindeki yerini belirliyor ve bu ülkelerin halkları daha yüksek refah seviyesinde yaşayabiliyor. Bu noktada ülkelerin mühendislik ve ona benzer alanlarda eğitime yatırım yapması bu refah sorununu çözme noktasında merkezde bulunuyor. Bu sorunu anlamış ve çözme noktasına en yakın ülkeler de mühendislik eğitimine en büyük yatırımı yapan ülkeler olarak öne çıkıyorlar.

Kore’nin geçirdiği gelişimi inceleyerek aslında neyin nasıl yapılması gerektiği noktasında çok iyi dersler alınabilir. Kore’nin ayağa kalkışının arkasında da kesinlikle uyguladıkları eğitim politikasının yanında teknolojiye ve AR-GE ‘ye yaptığı yatırımlar geliyor. Üretimi ve yüksek teknolojiyi inanılmaz seviyede geliştiren bu ülkenin yıllık mühendislik mezun sayısı 170 bin civarında. Mühendislik mezunları ülkesinde iş bulamasa bile Avrupa, Amerika diğer ülkelerde el üstünde tutuluyor. Yetişen mühendisler de tam donanımlı yetişiyor ve dünyada ilk 500’de 16 üniversitesinin olduğunu tekrar edecek olursak ne demek istediğim daha iyi anlaşılır.

Ülkenin amiral gemisi olan elektronik firmasının yıllık cirosunun ülkemizin yıllık servetinden daha yüksek olduğu gerçeğini de bir kenara koymak gerekiyor. Mühendislik mezunlarının toplam mezunlar içindeki oranı ise %24. Öğrenciler mühendislik okurken de Samsung, LG, Hyundai, KİA ve SK departmanlarında stajlarla öğrendiklerini uygulama imkanı buluyorlar. Bazıları henüz son sınıftayken bu şirketlerle sözleşme imzalıyor.

Velhasılı savaştan yeni çıkmış, ne eğitimli yetişmiş genç nesli ne teknolojik altyapısı var. Ham maddesi de sınırlı ve tarım dışında tamamen dışarıya bağlı bir ülke. Mazeret üretmemişler, yokluğun arkasına sığınmamışlar. Mazeretleri metotlara çevirmişler. Belki başlarken taklitle başlamışlar ama daha sonra tamamen yerli ve tamamen milli ürünlerle dünya markası olmuş.

Adına ister mucize deyin, ister kalkınma hamlesi deyin, ne derseniz deyin ama Kore’den  çıkarılacak çok ders var. Tabi almak isteyene. İyi dersler. :)) Yine bir teknoloji ve eğitimle alakalı yazı oldu. Ama olsun. Eğitim şart!

Haftaya yeni yazıda görüşmek üzere..