Sadakatsiz dizisi - The world of the married

Sadakatsiz dizisi büyük bir beğeniyle izlenen bir dizi. 2015’te yayınlanan Doctor Foster’ın ‘remake’i Güney Kore’de 2020’de (Türkçe çevirisiyle) Evli çiftlerin dünyası (부부의 세계/The world of the married) olarak yayınlandı. Şu günlerde de Sadakatsiz adıyla güzel ülkemizde yayınlanmakta.

Seyredenler bilirler, gayet iç karartıcı bir senaryoyla karşı karşıyayız. Gerçekçi olması, hayatın içinden olması belki de içimizi karartan en büyük sebep. Boşanmaların ve aldatmanın arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Kore kültürünün Kore dizilerine bir nevi yansıması bu aynı zamanda. İzlenme oranlarının yüksek olmasını ben en çok da buna bağlıyorum.

Sadakatsiz Dizisi ve Senaryosu

Aslında eşiniz sizi aldatır ya da kandırırsa basit ve medeni bir mantıkla bitirebilirsiniz ilişkinizi: “Karşımdaki insan meğer insan değilmiş. En azından benim sandığım kişi değilmiş.” diyebilir, ortamdan mümkün olduğu kadar çabuk uzaklaşıp arkanıza bakmadan yaşamınıza kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. Fakat maalesef senaryodaki gibi genellikle aldatılan kişi büyük bir yenilgiye uğramış gibi hisseder ve belki de aldatan kişiden çok daha fazla suçlu psikolojisine girip hayatını zindana çevirir. İhanete uğramak birçok insan için büyük bir hakarettir ve aldatılmış olmayı kişiliklerine yapılmış büyük bir saldırı olarak algılarlar. Suçlu karşı taraf olsa da içten içe kendilerini inanmış ve kanmış olmanın ezilmişliğiyle suçlarlar.

Dizimizde ise bu olayı sindiremeyip kocasını takıntı haline getiren bir kadın karakter var karşımızda. Sanırım bu konu çok da işlenmedi bugüne kadar. Aldatılan kadın ya hayatına küser ya da yepyeni bir hayat kurar bizim bildiğimiz. Diziyi çarpıcı kılan da belki de budur; birbirine takıntılı olarak bağlanmış iki insanın aralarındaki çocuğu da bahane ederek bir türlü kopamayışı…

Sadakatsiz Dizisi Kore Versiyonu

Sadakatsiz dizisi, Kore versiyonunun son bölümünde başrolümüz biricik oğlu kocası yüzünden ortadan kaybolunca bir iç konuşma dinletir bize. Takıntısı ve gururu yüzünden hayatta en değerli olan şeyi yani oğlunu kaybetmiştir. Takıntılı bir ilişki ve sağlıksız bir boşanmanın neticesinde aslında en büyük zararı çocuklar görüyor. Olgunlaşamamış büyükler yüzünden dünyası kararan küçükler o kadar çok ki…

Ancak en büyük mesajı aldatan kişiden alıyoruz bence. Dizimizde de baba karakteri bu mutlu yuva nimetinin başına gelen en güzel şey olduğunu çok geç anlar ve ölesiye pişmanlık duyar.

“Aldatan ancak kendini aldatır…”

Sahip olduğu nimetin kıymetini bilemeyen budalalara en büyük ceza, bu nimetin ellerinden alınması. Mutlu ve huzurlu yuvasını kendi elleriyle bozanların son nefesine kadar peşini bırakmayan kara bir gölgedir artık bu ceza…

Dünya üç gün… Dün yaşandı bitti. Yarın henüz gelmedi. Bugünü aldatarak geçirenler sevdiklerine belki de en büyük kötülüğü yaparken aslında kendilerine en büyük kötülüğü yaptıklarını böyle yapımlarla biraz olsun fark ederler mi acaba?