2010 yılı Şubat ayı içerisinde Fas’a dört günlük bir gezi düzenledik. Fas’ın; Kazablanka, Marakeş, Rabat ve Tanca şehirlerini gezme fırsatımız oldu.

İstanbul’dan uçakla Kazablanka’ ya gittik. Giderken rüzgârı karşımıza aldığımız için giderken yolculuk 5 saat dönerken rüzgârı arkamıza aldığımız için 3,5 saat sürdü. Gitmeyi düşünen olursa bir hatırlatma Fas vize istemiyor.

Tarihe ve coğrafyaya ilgili olmama rağmen Fas hakkında çok az şey biliyordum. Bildiğim kadarıyla ve yaptığım küçük bir araştırmaya göre; Ünlü  “Casablanca” filmi 1942’de burada çevrilmiş. Ülkeler coğrafyası dersinde akıllar da kalanlarsa; İklimini, tarihini, Afrika’nın kuzeybatı ucunda yer aldığını, Avrupa’nın güneybatı ucundaki İspanya’dan Cebelitarık Boğazı’yla ayrıldığını, 8. yüzyılda Cebelitarık’ı geçerek İspanya’yı fetheden İslam orduları komutanı Tarık Bin Ziyad’ ın burada doğduğunu, Kuzey Afrika’da Osmanlı egemenliğinin uzanamadığı yegâne diyarın burası olduğu yönündedir. Ayrıca nüfusunun hemen tamamının (% 99) Müslüman, bunların bir bölümünün Berberi olduğunu, 1912-56 arasında Fransız sömürgesi olduğunu, önemli sayıda Faslının Fransa’da yaşadığını, bugün meşruti monarşiyle yönetildiğini öğrendik.

Öncelikle belirtmem gereken; Fas’ın olağanüstü güzel bir doğaya ve Afrika ile Avrupa karması fevkalade güzelliğe sahip olması yönüyle bizim buralarda Doğu’nun Paris’i Malatya veya batıya açılan kapı şeklindeki benzetmeyi Fas içinde yapabiliriz. Afrika’nın Paris’i ya da Afrika’nın batıya veya medeniyete açıldığı kapı şeklinde ilginç bir benzetme yapılabilir. Kazablank’ ya indikten sonra Fas a gelenleri ağırlayan ve gezdiren gezi boyunca da hep bizimle ilgilenen ve sıcak davranan rehberin eşliğinde Marakeş şehrine hareket ettik.

Şehre giderken otoyolların düzgünlüğü ve gezi boyunca trafik kazalarının olmaması dikkatimizi çekti.    Marakeş’ de evlerin tamamı kendine özgü bir kızıla boyalı olduğu için “Kızıl Şehir” olarak anılıyormuş. Yılanların oynatılıp maymunların hünerlerini sergilediği yere gittik. Oradaki insanların yılanlarla çok içli dışlı olduğuna şahit olduk. Hatta üzerimize kocaman kocaman yılanları atmaya çalıştılar ve bizde itiraf etmek gerekirse bayağı bir korktuk. Burada belirtilmesi gereken bir şey de yine bütün gezi boyunca yaşadığımız ilginç bir durumsa orada her fotoğraf çektirdiğimizde bizden çekme parası isteyen yerel halkla karşılaştık. Parayı alana kadar da yakanızı bırakmıyorlar. UNESCO tarafından korumaya anılan tarihi Cemaa El İfna meydanın panayır ve gösteri yerini andıran bir havası var. Gece tekrar Kazablanka’ ya hareket ettik.

İkinci gün başkent Rabat’ı gezdik. Krallıkla yönetildiği için saray çevresini gezdik.  46 yaşındaki Kral VI. Muhammed ya da Melik Mohammed Sedis, yürütmenin başı, ordunun başkomutanı, “Müminlerin Emiri” sıfatı ve Hazreti Muhammed’in soyundan gelme iddiasıyla ülkenin sadece siyasî ve askerî değil aynı zamanda dinî lideri sayılıyormuş. Saray girişi bizim Topkapı Sarayı’nın girişini andırıyor.

İnsanlar arasında ekonomik yönde çok büyük bir fark var. Zengini çok zengin fakiri çok fakir geldi. Bize rehberlik eden kişinin verdiği bilgiye göre de nüfusun % 10’u çok varlıklı bir kesim. Nüfusun % 50’lik bölümü orta hallilerden oluşurken geri kalan ve çoğunlukla Berberilerin meydana getirdiği kesim çok yoksul. 2004 sayımına göre 15 yaş ve üzeri erkeklerin % 35’i, kadınların ise % 60’ı okur-yazar değil. Gelişmiş zengin şehir merkezlerinde çok lüks arabalar olmasına rağmen genelde halkın kullandığı araçlar; motosiklet ve bizim 1990’lı yılların arabaları var.

Rabatı gündüz gezdikten tekrar Kazablanka’ ya döndük. Gezinin üçüncü günü Tanca şehrine geçtik. Tanca şehrinin İspanya’ya sınır olduğu Cebeli Tarık Boğazını gezdik. Akşam tekrar Kazablanka’ ya döndük. Gece Kazablanka sahilinde kısa bir yürüyüş yaptık. Dördüncü sabahı da Kazablanka şehir merkezini gezip alışveriş yapıp oranın 14.00 uçağıyla İstanbul’a hareket ettik.

Bütün bunların dışında geziden geriye hoş bir izlenim kaldı diyebiliriz. Oraya giden Türklerin temsil ve büyük fedakârlığı ve Faslıların Türklere ayrı bir sevgi ve muhabbet beslemeleri, gezi esnasında hep “one munite”, Hasan Şaş, Hakan Şükür isimlerini bize telaffuz ettiklerine şahit olduk. Müslümanlığı temsil ve Müslümanların haklarını savunmada lider ülke olduğumuza inanıyorlar.   Türklere hayranlığıyla birlikte Müslüman ülkeler olarak bilinen Iraklılara ait özel bir okul Şiiliği yaydığı için kapatıldığını ve Sünnileri Şii yapmaya çalıştıkları gerekçesiyle İran’ la diplomatik ilişkilerin kesildiğini gezi rehberimizde duyunca şaşırmıştık.

Yemekleri çok baharatlı ve bize biraz ağır geldi. Kıyafetleri arap kültürüne yakın. Camilerinin yapımında Osmanlı izi yok. Camileri tek minareli ve cami içleri çok da temiz değil. Ezan belli bir makama göre okunmuyor. Camiye yakın bir yerde olduğumuz halde dışarıda ezanı tam anlayamadık. Tarihi eserlerinde tamamen Emevi geleneği hâkim.   Camilerinde ve mescitlerinde teyemmüm için taşlar olduğunu gördük. Belirli yerlerde çöp kutusu olmamasına rağmen yerlerde çok çöpe rastlamadık. İndiğimizden dönüş yaptığımız ana kadar rüşvetin veya onların tabiriyle “hediyenin” yaygın olduğuna çok şahit olduk.